19 Mart 2019 Salı

Teknoloji ve sınıf mücadelesi

İşçilerin üretim araçlarını devralarak kendilerini özgürleştirebilecekleri fikri her zaman bir aldatmaca olmuştur. Şimdi sermaye ve devletin birincil hedefleri çok net bir şekilde sosyal kontrol olduğu için, gerçek mücadelemizin doğası açık olmalıdır: devletin, sermayenin ve teknolojik sistemin tüm kontrol sistemlerinin imhası. Feral Faun-Wolfi Landstreicher-Çev: Dilaver Demirağ 





Teknolojide son altmış yıldaki gelişmeler – nükleer endüstri, sibernetik ve ilgili bilgi teknikleri, biyoteknoloji ve genetik mühendisliği – sosyal alanda köklü değişiklikler meydana getirmiştir. Sömürü ve egemenlik yöntemleri değişti ve bu nedenle sınıf ve sınıf mücadelesinin doğası hakkındaki eski fikirler mevcut durumu anlamak için yeterli değil. Marksistlerin ve sendikalistlerin işçiliği, artık devrimci bir uygulama geliştirmede yararlı bir şey teklif edemez.

Ancak, basitçe sınıf kavramını reddetmek de bu duruma faydalı bir cevap değildir, çünkü böyle yapıldığında mevcut gerçekliği ve ona nasıl saldırılacağını anlamak için gerekli bir araç kaybedilir. Sömürü yalnızca devam etmekle kalmıyor, yeni teknolojinin ardından keskin bir şekilde yoğunlaşıyor. Sibernetik, üretimin yerelleştirilmesine ve küçük üretim birimlerinin toplumsal alana yayılmasına izin vermiştir. Sibernetik ayrıca gerçek bir şey üretmeden para kazanma yöntemleri yaratır, böylece sermayenin emek harcaması olmadan kendini genişletmesine izin verir.

Ayrıca, yeni teknoloji çoğu insan için mevcut olmayan özel bir bilgi talep ediyor. Bu bilgi, bugünün egemen sınıfının gerçek serveti haline geldi. Eski sanayi sisteminde, sınıf mücadelesine işçiler ve mal sahipleri arasındaki üretim araçları üzerindeki mücadele olarak bakılabilir. Bu artık mantıklı değil. Yeni teknoloji ilerledikçe, sömürülenler kendilerini giderek daha istikrarsız konumlara sürüklüyorlar. Eski yaşam boyu kalifiye fabrika konumu, günlük iş gücü, hizmet sektörü işleri, geçici iş, işsizlik, karaborsa, yasadışılık, evsizlik ve hapishane ile değiştirildi. Bu güvencesizlik, sömürücülerle sömürülenler arasında yeni teknolojinin yarattığı duvarın ulaşılamaz kalmasını garanti eder.

Teknolojinin Amacı İnsan Hayatının Her Alanını Kontrol Altına Almaktır 

Ancak teknolojinin doğası onu sömürülenlerin ulaşamayacağı bir yerlere yerleştirir. Daha önceki endüstriyel gelişme, öncelikli odak noktası olarak, standartlaştırılmış malların yüksek maliyet için düşük maliyetle seri üretim teknikleri için icat edildi. Bu yeni teknolojik gelişmeler, giderek daha kapsamlı ve yaygın bir sosyal kontrol sağlama ve üretimden kâr elde etme araçlarının geliştirilmesinde olduğu gibi, malların imalatına da yönelik değildir. Nükleer sanayi, yalnızca uzmanlık bilgisi değil aynı zamanda gelişimini tamamen devletin kontrolüne geçiren ve ordunun aşırı yararına uygun olarak askeri bir yapılanmaya yol açan yüksek düzeyde güvenlik gerektirir. Sibernetik teknolojisinin neredeyse anında anında bilgi işleme, kaydetme, toplama ve gönderme kabiliyeti devletin, konularını belgelemesi ve izlemesinin yanı sıra, yönettiği bilgilerin gerçek mahiyetini bilgi-veri-umut bitlerine indirgeme ihtiyacını da karşılamaktadır, sömürülenlerin anlayabilme yeteneklerini azaltmaya da katkı sağlamaktadır. Biyoteknoloji, devlete ve sermayeye yaşamın en temel süreçlerine, ne tür bitkilerin, hayvanların ve zaman içerisinde insanın var olabileceğine karar vermelerine izin vereceği üzerinde kontrol imkânı sağlar.

Sömürülen Sınıflar İktidar’ın İşleyişinden Dışlananlardır 

Bu teknolojiler uzmanlık bilgisi gerektirdiğinden ve efendilerin insanlığın geri kalanı üzerindeki kontrolünü günlük yaşamlarımızda bile arttırmak amacıyla geliştirildiğinden, sömürülen sınıf bu uzmanlık bilgisinden ve dolayısıyla İktidarın işleyişine gerçek katılımdan dışlananlar olarak anlaşılabilir. Bu yüzden, ana sınıf iktidarın işleyişine katılımda ve uzmanlaşmış teknolojik bilginin gerçek kullanımında yer alanlardan oluşur.

Tabii ki bunlar elbette ki süreçlerdir ve dâhil edilen ve dışarıda bırakılanlar arasındaki sınırlar, bazı durumlarda, artan sayıda insanın proleterleştirilmesi – kendi sahip olma koşulları üzerinde sahip oldukları karar verme gücünü kaybetmek gibi – zor olabilir.

Bu yeni teknolojiler efendilere, dışlanmışlar ve dünyanın maddi zenginlikleri üzerinde kontrol sağlamayı amaçlasa da, bunun insan kontrolünün ötesinde olduklarını belirtmek önemlidir. Genişlikleri ve ihtiyaç duydukları uzmanlıklar, hiçbir insanın gerçekten nasıl çalıştığını tam olarak anlamadıklarını garanti etmek için üzerinde işlem yaptıkları malzemelerin (atomik ve atom altı atomik parçacıklar, ışık dalgaları, genler ve kromozomlar vb.) öngörülemezliği ile birleşir. Bu, çoğumuzun yaşadığı mevcut ekonomik güvencesizliğe teknolojik bir bakış açısı getiriyor. Bununla birlikte, teknolojik felaket tehdidi, herhangi birinin kontrolünün ötesinde bir korkuyu, hatta daha fazlasını, sömürülenlerin kontrolünde de onlara büyük bir güç sağlıyor.

Çernobiller, genetiği değiştirilmiş canavarlar ya da laboratuvardan kaçan hastalıklar ve benzeri hastalıklar, insanları kendi sınırlarını tekrar tekrar kanıtlamış olan uzmanlar kuralını kabul etmeye itiyor. Ayrıca, bu teknolojik gelişmelerin her birinden ordusu aracılığıyla sorumlu olan devlet, kendisini bu teknolojinin yaygın kurumsal “suiistimaline” karşı bir kontrol olarak sunabiliyor. Dolayısıyla bu canavarca, hantal, kontrol edilemeyen juggernaut*sömürücülere, nüfusun geri kalanı üzerindeki kontrollerini sağlamada çok iyi hizmet ediyor. Zenginlikleri ve güçleri kesinlikle kendi korumaları için acil durum planları sağladıklarında olası felaketler hakkında endişelenmeleri için neye ihtiyaçları vardır ki?

Sömürülenlerin Dışlanması Üretim Araçlarının Devri Arzusunu Baltalamaktadır 

Böylece, yeni teknoloji ve sömürülenlere yüklediği yeni dışlanma ve güvencesizlik koşulları, üretim araçlarının kamulaştırılmasına yönelik eski arzuyu baltalamaktadır. Bu teknoloji – kontrol ve kontrol dışı – gerçekten insani bir amaca hizmet edemez ve istedikleri gibi hayatlarını yaratmakta özgür olan bireylerin dünyasının gelişiminde bir yeri yoktur. Yani sendikalistlerin ve Marksistlerin aldatıcı ütopyaları bizim için artık faydasız. Ama onlar hiç mi oldu? Yeni teknolojik gelişmeler özellikle kontrol alanlarına odaklanır, ancak tüm endüstriyel gelişmeler sömürülenleri kontrol etmenin gerekliliğini dikkate almıştır. Fabrika, üreticilerin faaliyetlerini daha iyi düzenlemek için ve onları tek bir çatı altına getirmek amacıyla kuruldu; üretim hattı bu düzenlemeyi mekanikleştirdi. Fabrikanın çalışmalarındaki her yeni teknolojik gelişme, çalışanın zamanını ve hareketlerini daha da kontrol altına aldı. Bu nedenle, işçilerin üretim araçlarını devralarak kendilerini özgürleştirebilecekleri fikri her zaman bir aldatmaca olmuştur. Teknolojik süreçlerin öncelikli amaç olarak mal üretimi yapması anlaşılabilir bir yanılgıydı. Şimdi sermayenin ve devletin birincil hedefleri çok net bir şekilde sosyal kontrol olduğu için, gerçek mücadelemizin doğası açık olmalıdır: devletin, sermayenin ve teknolojik sistemin tüm kontrol sistemlerinin imhası, proleterleşen durumumuzun sona ermesi ve kendimizi nasıl yaşayacağımızı belirleyebilecek özgür bireyler olarak kendimizi yaratılmak. Bu teknolojiye karşı en iyi silahımız, sömürülenlerin endüstriyel çağın başından beri kullandıkları silahlardır: sabotaj.

* X men çizgi romanında kontrolü imkânsız güçlü, büyük ve kontrol edilemez bir dev.

Kaynak: Yeşil Öfke



Share this article :

0 yorum:

Yorum Gönder

 

Bu Blogda Ara

Sol Politik - Copyright © 2012 - All Rights Reserved | Sol Düşün |Blogger TemplatesKontak Blogger