[Gilbert Keith Chesterton]
*Öncelikle bu yazıyı yazı olsun diye değil, sadece tartışmalara bir katkı olması ve çıkış noktasına ulaşılması için yazıyorum.
Günlerdir Fatih Mehmet Maçoğlu, âdeta bir linç furyasının hışmına uğruyor. Sanki gören der ki, bu adam ne yapıyor, yani açıkçası akademik üslup dilini çoktan aştık, bilen bilmeyen herkes, Maçoğlu ve diğer Dersim Demokratik Halk Dayanışması – DDHD bileşenleri ve yerel yönetim adayları gıyabında akıl ve izan dışı laflarda bulunuyorlar. Biri çıkıyor, alaycı bir dille “nohutçu” diyor, diğeri çıkıyor “fasulyeci” diyor, sonuçta Ovacık’ta yapılanlar, gerçekten 12 Eylül faşist cuntası öncesi dönemden bu yana pek rastlanmış bir yönetim değil. Yani nedir bu Dersim üzerinden yürütülmek istenen çirkin algı operasyonu, sanki devrimciler, demokratlar, Dersim’de rant, ihale, toprak kavgasındaymış ya da koltuk rövanşı yapıyormuş gibi hareket ediliyor.
HDP’nin Dersim ve Kürdistan’da kazandığı birçok belediyeye haksız yere kayyum atandı. Atanan bu kayyumların belediyelerde nasıl iş gördükleri muamma. Kayyumun yaptıklarını ortaya çıkarmak ve toplum önünde bunu yapanları mahkûm edeceğine HDP Dersim yönetimi, çareyi Maçoğlu ve diğer bileşenlerine yüklenmekte buluyor. Maçoğlu’na harcanan efor, kayyum adaletsizliğine harcansa daha vicdanlı olurdu. HDP Dersim’de acımasız bir propaganda işliyor: “kayyumla DDHD işbirliği yapıyor, bakın bizim elimizdeki belediyede kayyum var ve o Maçoğlu ile ortak hareket ediyor” diye iddialar ortalığa saçılıyor.
Özgür Politika’nın iki yazarı Veysi Sarısözen, Eylem Kahraman, Dersim’de SMF-TKP ortak adayı Maçoğlu için “iktidar işbirlikçisi” benzetmelerinde bulunması ile başlayan tartışmalar, yer yer hakaret ve onur kırıcı durumlara kadar vardı. Özelikle sosyal medyada HDP sempatizanlarının sürekli Maçoğlu’nun geçen senenin başında Ovacık kaymakamlığındaki buluşması ve kaymakamlık çıkışında çekilmiş fotoğrafları Maçoğlu’nun yerli yersiz suçlanması için bir tür delil olarak sunuluyor.
Maçoğlu küçük bir ilçe belediye başkanı, yaptığı çalışmalar Ovacık ve yoksul halkı içindir. Ayrıca HDP’li arkadaşlara şunu sormak lazım: HDP’den birçok değerli isim, AKP liderinin, diğer yönetici ve kadrolarının elini sıkmadı m? Örnek Osman Baydemir ki kendisini çok severim, örneğin Sırrı Süreyya Önder ya da Pervin Buldan. Kendisi TBMM’de Devlet Bahçeli’nin elini sıkmıştı. Örnekler çoğaltılabilir. Şimdi bu sevdiğimiz siyasetçilerin itibarı mı azaldı, yani ömürlerini mücadelede geçirmiş bunca demokrat itibar mı kaybetti?
Eğer bu tartışmalar içerisinde Dersim CHP’nin yönetimine girerse, emin olunuz ki Kamer Genç zihniyeti bir anda Dersim’de hortlayıverir, mevcut politik atmosferde yaşanan bu acımasız rekabet dâhilinde travmalar yeniden depreşir. Dersim’de toplumun ciddi bir kesimi CHP’den kopmuş ve Dersim Soykırımı’nın bilincinde iken, sağlanan boşlukta yenide gençliğin üzerine Kemalist propaganda çökecektir. Dersim de olsa, bünyesinde illa ki bunu kendine misyon edinecek gençler çıkacaktır. Bu boşluk Dersim’de bir belediye alma savaşı yüzünden CHP’ye geçerse, Maçoğlu üzerinde başlatılan bu operasyonun sonunda kaybeden politik kurumlar değil, Dersim ahalisi başta diğer halklar ve devrimci yerel yönetimler olur, hepsi ağır darbeler alır. Ayrıca HDP de hâlihazırda sürmekte ola bu arkaik tartışmalarda kolay kolay kendisini toparlayamaz. Örneğin 2011 genel seçimlerinde CHP, Dersim’de iki milletvekili çıkartmıştı, sonuçta bu seçimde Dersim’de ortak ve tek aday üzerinden çalışma yapılmadığı için kaybedilmişti. Ve o günlerde Murat Kur, Demokratik Haklar Federasyonu’nun bağımsız adayı idi. Yine üzücü olarak bugün yapılan aynı tartışmalar o gün de yapılmıştı. Hâlâ daha kimse, yapılan yanlıştan ders çıkartmak niyetinde değil.
Dersim, kendine özgün koşulların geliştiği, otonom bir yerdir. Tarihi boyunca da hep devletlerden uzak yaşamış, kendi toplumsal hukukunu inşa etmiştir. Bu çok kültürlü yerde barış ve sükûnetle hareket etmek, her iki hareketin de hizmet götürmek istedikleri bölge halkının çıkarınadır.
Sonuçta kim gelirse gelsin, Dersim’deki belediyeyi, seçilen aday kimse, o güç zaten kayyumdan almış olacak. Üzerinden kurgu ve asılsız algı yaratılan hareket, Kaypakkaya hareketinin en köklü damarlarından biridir, bulunduğu coğrafyada misafir değil onun sahipleridir Aynı şekilde, Kürt hareketi de oranın sahibidir. Fakat mevcut değerler ve kazanımlar ayaklar altına alınırsa, kardeşlik kültürü yok edilirse, o kültürün bağımsız toprağı olan Dersim’de bahar filizkırana kalır. Sonra? Sonrası: “Kayıp giderse umutlar düşünecek vakitte kalmaz.”
Selahattin Aykurt
0 yorum:
Yorum Gönder